31.10.08

30.10.08

"Hadi ye oğluşum..."

Bu sayfa da Bobo hakkında çok şey yazdım çizdim.Bunların çoğu Bobo'nun yaramazlıkları,huysuzlukları üzerine.Hatta yeri geldiğinde agresif ve söz dinlemez olduğundan bile bahsettim.Bu gece Bobo'nun bana yaşattığı şey bir kere daha hatırlattı ki,benim köpüşüm iyi kalpli bir köpüş,iyi huylu.Ve bir kere daha anladım ki hangi durumlar da sözümüzü dinlemesi gerektiğini ya da gerekmediğini bilebilen bir köpüş.
Herzaman ki gibi bir akşam geçiriyorduk.Bizim obez olma yönünde ilerleyen kediciğimiz,bütün kediler de olduğu gibi,mamasını bir kere de bitirmiyor.Bir tabak yemeğini bütün akşama hatta sabaha bile yayıyor, gidip gelip yiyor.Bobo'muz da sürekli takipte kedinin tabağını yerde yakalasam da yesem derdinde.Bizim görevimiz kedi geldiğinde tabağını yere koymak,gittiğinde de yukarı bir yere kaldırmak.İşte bu trafik içersinde kedişin tabağından bir parça yere düşmüş.Bobo bir telaş oturduğumuz odaya girdi.Onun bakışından anladığım,normalin dışı bişeyler olduğuydu.Neyse bir süre daha geçtikten sonra Bobo odaya ağzında küçük bir tavuk parçasıyla,gözlerimin ta içine bakarak girdi.Tavuğu tam önümde yere attı ve beklemeye başladı.O şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.bişey diyordu ama ne?.Bir süre sonra anladım..."Tamam oğluşum hadi ye" dedim.Daha cümlemi bitirmeden tavuk parçası midesine inmişti bile..inanamadım.Oğluşum söz dinlemiyor demiyeceğim bundan böyle.yok haksızlık etmeyeceğim..

28.10.08

NEFES için hep beraber

sevgili arkadaşlar
karabüklü kız bu sene 3 ay önce ankaraya nakledildi
trafik kazası geçirdiği düşünülerek ve Ankara'da klinik tedavisini başlandı. Karnında bebekleri varmış, ölmüşler. Alındı bebekleri, daha sonra ondan haber alamadık. Çünkü uyutulsun uyutulmasın tartışmalarına yol açılması istenmemiş.
2 gün önce bizim kapıda gece 2 de boynu kesilen paşam oğlanı hastaneye götürdğümüzde baktım ki karabüklü kız orada yatıyor. Ve hastane artık yapılacak bir tıbbi müdahele yok diyerek onu taburcu etmek istiyor.
2 ay boyunca yerde battaniye üstünde yatmaktan (ne kadar bakılsada sonuçta hastane ortamında tek başına) yatak yaraları açılmış. Çok derin yaraları var ve içlerinden kanlı sıvı akıyor.
Biir deri bir kemik kalmış..
Bütün kemikleri ağrıyor..
Biirebir ilgilenememiş insanlar.. Dün gidip eşimle onu evimize aldık.
Pofuduk güzel bir yatak ve tertemiz bir oda hazırladık.
Fakat bizim zaten evimizde 2 sakat köpeğimiz var. Onlarla bir sene mücadele ettik ve sakat da olsalar yürüyorlar.
2 aydan fazladır 7 bebeğimiz vardı. Onların aşılarını yaptırdık ve 5i yuva buldu, 2 bebeğimiz kaldı.
Boynu kesilen oğlum paşamı hastaneye yatırdık.10-15 gün tedavi görecek. Antibiyotik verilmeye başlandı ve iyileşince kesikleri dikilecek.
Ve karabüklü nefes kız..
nefesin çok malzemeye ihtiyacı var.
lütfen ona yardım eli uzatın

-amerikadan gelen ilaçlar, çok ihtiyacımız var.
tarnsfer factor
balık yağı
değer homeopatik ilaçlar
-hasta bezi (yere düz serilenlerden yatağına sermek için)
-havlu peçete
-hasta sil ıslak mendili
protein ağırlıklı beslenecek .
kuru mama kullanılmayacak
tavuk et ciğer süt peynir gibi besinlerle güçlü beslenecek.
hergün masaj yapılacak saf alkollü ılık su ile.

en acil ihtiyaçlarımızın içinde
lütfen ona yardım eli uzatın o hepimizin canı
gülay yoleri

* gyoleri@mynet.com

* 0532 665 61 04

* kargolarınız için

Gülay Yoleri
Vedat Dalokay cad
Aşıkpaşa mah
Sinan apt 65/4
Gaziosmanpaşa Ankara

26.10.08

Blogspot'u kapatmak ifade özgürlüğüne saldırıdır

sesimizi duyuralım arkadaşlar!

İmza Kampanyası
Lütfen blogspotyazarlari@gmail.com adresine blog adresinizle birlikte isminizi yazarak bir mail atın ve imza listesine blogunuzu ve isminizi ekleyin.
http://blogspotacilsin.wordpress.com dan kampanyayı izlemek mümkün

17.10.08

Bengisu’nun terapist arkadaşı Paşa/Pako'nun sayfası


Evcil hayvanların çocukların gelişimi üzerindeki olumlu etkileri araştırmalarla desteklenen bir gerçek. Ancak 5 yaşındaki Bengisu Uzel için köpeği Paşa’nın, diğer çocuklara kıyasla çok daha hayati bir önemi var. Özel eğitimli golden retriever sayesinde, serebral palsi hastası Bengisu kaslarını daha rahat kullanabiliyor, köpeğinin üzerinde saatlerce uyuyor.

Bengisu, bundan beş yıl önce doktor Orhan Uzer ile güzellik uzmanı eşi Semra Uzel’in ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Aslında bir ikizi vardı ama kardeşi 5,5 aylıkken anne karnında öldü. Doktorlar Bengisu’nun tamamen sağlıklı olduğunu söyledi ailesine ve 7 aylıkken dünyaya geldi. Erken doğduğu için kuvöze kondu. Doktorlar hálá tamamen sağlıklı bir bebek olduğunu söylüyorlardı.

Anne karnındayken, beynindeki bir noktada gelişimin durduğu ancak 3 aylıkken anlaşıldı. Bengisu serabral palsi (CP) hastasıydı ve tedavisi yoktu.

DOĞUM GÜNÜ HEDİYESİ

Acı gerçekle başbaşa kalan çift psikiyatrik yardım almaya başladı. Gittikleri psikiyatr, Bengisu’ya bir kardeş yapmalarını ya da bir evcil hayvan almalarını tavsiye etti. İkinci çocuklarının da hasta doğmasından korkan Uzel çifti, ilk öneriyi hemen reddetti. Daha önce evlerinde hiç hayvan beslememişlerdi. Bundan da vazgeçtiler.

İkinci doğum gününde Bengisu’nun amcası, kucağında yavru bir golden retriver ile çıkageldi. Köpeğin adını Paşa koydular. Bundan sonra ailenin hayatı tamamen değişecekti.

Bir tatil sırasında, tesadüfen Alman turist ile tanıştılar. İşi; köpekleri fizik tedavi gören çocuklara eşlik etmek, yardımcı olmak üzere eğitmekti. Eğitmen ikişer haftalık sürelerle dört kez Türkiye’ye geldi. Hem Paşa’yı, hem de Bengisu’nun gittiği terapi merkezindeki diğer iki köpeği eğitti.

Eğitim, köpeklerin içgüdülerini bu tür insanlara faydalı olacak biçimde geliştiriyor. Bengisu üzerindeyken sakin yatmayı, havlamamayı, kaslarının açılmasına faydası olur diye küçük kızın ellerini yalamayı öğrendi Paşa.

Doğduğundan beri bağırsak problemleri yaşayan Bengisu, Paşa’nın üzerinde ilk uyuduğu gün bu sorundan kurtuldu. Paşa eve gelmeden önce el, kol ve ayak kaslarını sürekli sıkması yüzünden hiç açamayan Bengisu, artık elbise giyebiliyor.

Fizik tedavi merkezindeki uzmanlar da, gelişiminin köpekten sonra hızlandığını söylüyor. Baba Orhon Uzel, dikkati çok çabuk dağılan, sıkılan bu çocukların köpekle daha uzun süre çalışabildiğini, terapiye konsantre olabildiğini, gelişiminin bu nedenle hızlandığını söylüyor.

ARKADAŞINI UYUTUYOR

Bengisu’dan hiç ayrılmayan Paşa, arkadaşının kasılan bölgelerini yalayarak uyarıyor. Bengisu da hemen kaslarını açıyor. Bengisu eliyle bir tutam kıl koparsa bile, Paşa hiç aldırış etmiyor. Arkadaşının korkmaması için evde hiç havlamayan köpek, ihtiyaç olduğunda Bengisu’nun üzerinde saatlerce uyumasına izin veriyor.

Bir köpeği bu kadar sevebileceğini hiç düşünemediğini belirten anne Semra Uzel, Paşa’yı oğlu gibi sevdiğini söylüyor. İnsanların hayvanlardan korkmaması gerektiğini belirten Uzel, "Duyarlılık anlamında bizden çok öndeler. Sara krizi gelmeden 2- 3 dakika önce anlıyorlar. Ama hayvan almak isteyenler, bunu birkaç yıllık değil, ömürlük düşünmeli. Sıkılınca sokağa atmamalılar" diyor.Göksel YAPAR/ANTALYA, (DHA)

Evcil hayvan sahibi olmak stresi azaltıyor, çocukların gelişimini olumlu etkiliyor

Evcil hayvan sahibi olmanın ve onlarla arkadaşlık etmenin keyfi ve mutluluğu şüphesiz anlatılamayacak kadar çok. Tıp alanında yapılan bilimsel araştırmalar da, evcil hayvan beslemenin ve evcil hayvanla arkadaşlık etmenin insan sağlığına birçok faydası olduğunu ortaya koymakta. Genel sağlığın yanı sıra kalp ve damar sağlığı, sinir sistemi hastalıkları, psikolojik rahatsızlıklar, çocuklarda mental ve sosyal gelişim üzerinde hayvanların faydalarının olduğu, artık bu araştırmalarla ispatlanmış durumda. Evde beslenen hayvanların yanı sıra hastanelerde çalışmak üzere özel olarak eğitilen ve terapi için yardımcı olan evcil hayvanlar da var. Aşağıda bu konuda yapılan bilimsel araştırmalardan bazıları, tarihleri ve araştırmacıları ile birlikte yer alıyor.

Hayvan sahibi olmak, kalp krizine bağlı ölüm oranını yüzde 3 azaltıyor. (Friedman, 1980).

Hastanede tedavi gören kalp hastalarında, tedavi köpekleri ile yapılan ziyaretlerin tansiyonu normal düzeylere düşürdüğü, zararlı hormonların salgılanmasını azalttığı ve hastaların kaygısını azaltarak kalp ve solunum sistemi sağlığına yardımcı olduğu tespit edilmiş. (Cole, 2005)

Evcil hayvan sahiplerinin kan basıncının (tansiyonunun) daha düşük olduğu kanıtlanmış. (Friedman, 1983, Anderson 1992).

Evcil hayvan sahiplerinin kanlarındaki kolesterol ve trigliserid düzeyleri hayvan beslemeyenlere göre daha düşük. (Anderson, 1992).

Koroner kalp hastalıklarını takiben 1 yıl hayatta kalma oranı hayvan besleyen hastalarda daha yüksek oranda. (Friedman, 1980, 1995).

Alzheimer hastalığı olan hastalara parlak renkli balıkların olduğu büyük akvaryumları izlettirme şeklinde uygulanan terapiler sonucunda, hastalığın yeme alışkanlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin azaldığı ve iyiye doğru geliştiği bulunmuş. (Beck, 2002)

Evcil hayvan sahiplerinde küçük düzeydeki sağlık problemleri daha az görülmekte. (Friedman, 1990, Serpel, 1990).

Köpek sahibi olan yaşlı insanlar doktora daha az gitmekte. 100 hasta ile yapılan bir çalışmada, yüksek düzeyde stres nedeniyle düzenli doktor ziyaretleri içinde köpek sahibi olanların yüzde 21 oranında daha az olduğu tespit edilmiş. (Siegel, 1990).

Otistik çocuklarda evcil hayvanlarla yapılan rehabilitasyonlar, çocuğun daha sosyal davranışlar sergilemesini sağlarken otistik davranışların azalmasına yol açmış. (Redefer, 1989).

Uzun süreli tedavi gören hastaların yalnızlık sonucu yaşadıkları problemler, evcil hayvan destekli terapilerle belirgin ölçüde azalmış. (Banks, 2002).

Hayatlarının ilk yılında evcil hayvanla birlikte yaşayan çocukların, daha sonra alerjik rinit ve astım olma frekansları azalmakta. (Hesselmar, 1999).

Evcil hayvan sahipleri evcil hayvanları ile daha fazla egzersiz yaptıkları için daha iyi bir fiziksel sağlığa sahip. (Serpel, 1990).

AIDS hastalarında evcil hayvan sahibi olanların daha az depresyon ve stres problemi yaşadıkları görülmüş. Hayvanlar, bu hastalarda hastalıkla başa çıkma gücünün artması ve moral yönünden en önemli destek kaynağı olmuşlar. (Siegel, 1999, Carmack, 1991).

Çocukların doktor muayenesinde özel terapi köpeklerinin de bulunması, çocuklarda muayene esnasındaki strese bağlı problemleri azaltmakta. (Nagengast, 1997, Hansen, 1999).

Diş tedavisi sırasında köpek bulunması, çocuklarda diş doktoruna gitmeye bağlı stresi azaltmakta. (Havener, 2001)

Evcil hayvanlarla arkadaşlık etmek (özellikle köpeklerle), çocukların ebeveynlerinin ölmesi veya ciddi hastalıklara yakalanması durumuna uyum sağlamalarına yardımcı olmakta. (Raveis, 1993).

Evcil hayvan beslenen evdeki çocuklar spor, hobi ve değişik etkinliklerle ilgili aktivitelere daha fazla iştirak etmekte. (Melson, 1990).

Evcil hayvan besleyen çocuklar empati kurma ve sosyal uyum sağlama açısından daha başarılı. (Vidovic, 1999).

Evcil hayvan sahibi olmak, çocukların kendi kendilerine doğruyu bulma konusundaki yeteneklerini pozitif yönde geliştirmekte. (Bergensen, 1989).

Hayvan sahibi olmak çocukların kavrama yeteneğini artırabilmekte. (Poresky, 1988).

Pako'nun sayfası

12.10.08

Şimdi iyiyim...

Adım adım yürüdüm bu küçük şehrin,bu taşlarla döşenmiş sokaklarını.Geçmiş omuzlarımda olanca ağırlığıyla..Amaçsız dolaştım bir süre.Ayaklarım beni nereye götürecek merak ettim.Aklımda bir yığın soru işareti...Denizi görmek istedim,belki bir kaç martı...Şansım varsa, bir gün batımına denk gelirim dedim kendi kendime.Belki kendime gelirim,kendi kendime..
Koşarcasına yürüdüm...Yürüdüm...
Durdum...
Ben bu şehri,bu şehrin kedilerini seviyorum.Olduğum yere çöktüm.İşte tam burda,olduğum yerde kalakaldım.Kendime geldim.Kendi kendime...

9.10.08

Bir kedi'nin düşündükleri

Bu gün de yalnızım..
bir kedi daha olsaydı oynasaydım doyasıya..koşsaydım.Canım dışarıya çıkmak istemiyor bugün de.Sokakta ki kediler oynamayı bilmiyorlar.Ben onlarla oynamaya çalıştıkça, kaçıyorlar benden korkuyorlar...evet biraz iriyim..ama ben küçüğüm yav..Bobo şu sıralar biraz agresif.Nedenini bilmiyorum..kızıp duruyor bana..kötü kötü bakıyor korkuyorum.Sanki fındık gittikten sonra değişti .Onunla iyi anlaşmışlardı.onu sevmişti..beni sevmiyor..of çok yalnızım.
Evet ben bir kediyim,yalnız bir kedi..şanslıyım şanslı olmasına.ama işte kötü hissediyorum bazen...dün yağmur yağdı bütün kediler kaçıştılar sağa sola,sığınacak bir yer aradılar.Ben sıcacık evime girdim,kurtuldum ıslanmaktan.Hayır, evde bobo olmasa alacağım üçünü beşini eve onlar rahat edecek ben de üzülmeyeceğim.Ama bobo bahçede bir kedi gördüğü zaman deliye dönüyor..
İnanırmısınız bazen,sırf öteki kedilerle birlikte oturmak için,onlarla beraber yemek yiyormuş ayaklarına yatıyorum.O zaman onlar gibi düşünebiliyorum..ya ben de çok aç kalsaydım veya korktuğumda,üşüdüğümde sığınacağım bir ev olamasaydı,ne yapardım..düşünebiliyorum ama tam olarak bilmiyorum..Hiç öyle hissetmedim ki kendimi..( bobo'nun sinirleri bozuk olduğu zamanların haricinde..:))
Off ne yapsam..en iyisi gidip biraz kurumama indireyim mideye,belki iyi gelir..

8.10.08

haytap


Hayvanlara yapılan kötü muamele ve cezaların etkisiz kalması nedeniyle, toplum vicdanın bu yasanın çıktığı zamandan beri yaralandığı bir gerçektir. Mevcut 5199 sayılı yasanın hükümleri etkisiz kalmıştır. Kanunun, her şeyden önce adının değiştirilmesi gerekmektedir. Çünkü, asıl olan, tüm canlıların, hukuken “haklarının” olduğunu kabul etmektir. Hak, hukuk düzeni tarafından korunan menfaat demektir. Bu çalışma ve kanun teklifi ile onların haklarının güvence altına alınması ve yasanın özellikle KABAHATLER HUKUKU kapsamından çıkması amaçlanmaktadır.

Yasanın özü savunmasız tüm canlıların doğasından kaynaklanan yaşamsal, bedensel ve özgürlük haklarının korunarak yasal teminat altına alınmasıdır. Bu sebeple yasanın adındaki koruma ifadesinin korunması, yasanın adına hayvan hakları ifadesi eklenmesi yasanın tüm ruhunu yansıtacak bir ada sahip olmasını sağlayacaktır.

Öncelikle hayvanların yaşam hakları yasada kendisini bulmalı , bu hakkı tanımlaması ve yasanın adının da “Hayvan Haklarını Koruma Kanunu” şeklinde yeniden düzenlenmelidir Hak olmadan hukukun tesis edilmesinin imkânsızlığı göz önüne alındığında asıl olanın tüm canlıların yaşamdan kaynaklanan doğal hakları olduğunun da kabul edilmesi gerçeğidir. Dolayısıyla Hayvanları Koruma Kanununun isminin, “Hayvan Haklarını KanunU” olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Tüm kanunun ruhu, her bir maddeye ve düşünülen gerekçeye nüfuz etmelidir. Onların HAKLARININ var olduğunu kabul ederek, kanun değişikliğini ele almamız, tüm kanunu bu bakış açısı ile kabul etmemiz gerekir. Aslında, bu değişiklik hayvan hakları konusunda reform niteliğindeki “zihniyet değişikliğinin” de ilk adımı olacaktır. Zaten 15 Ekim 1978 tarihine Paris’te UNESCO binasında kabul edilen beyannanme, EVRENSEL HAYVAN HAKLARI BEYANNAMESİ’dir.

Tabii ki burada bahsedilen hak , insanların sahip olmuş olduğu hak ve fiil ehliyetine yaklaşan ya da onunla eşit olan bir hak değildir. Ancak hayvanların eşya ya da mal olarak kabul edilmediği tüm uluslararası literatürde ve doktrinde büyük çoğunlukla kabul edilmektedir.

Tüm hayvanların haklarının var olduğunun kabul edilmesi ile kanunu uygulayacak olan merciiler de olaya haklar açısından yaklaşacak ve “hukuken zedelenen bir hakkın korunması” bakış açısı ile, kanun, yorumlanacaktır.

Unutulmaması gereken husus; burada savunulan hakkın, bir kısım hayvan severlerin hakkının değil, hayvanların hakkı olduğudur. Alman Medeni Kanununun 90. maddesine de eklendiği ve kabul edildiği üzere, “hayvanlar bir eşya ya da mal değildir.”

Hatta bu kanun ile, hayvan severlere karşı bile hayvanların haklarının savunulacağı esası kabul edilmelidir.

5199 sayılı yasa değişmeli !


HAYTAP
HAYVAN HAKLARI FEDERASYONU

2.10.08

rehavet..

Son günlerde bizimkiler bir tuhaf. Mevsim geçişinden olsa gerek.Akşamdan sabaha,sabahtan akşama uyumaktalar .Bobo bir iki havlamaya çıkıyor bahçeye.Bulut'unda ondan aşağı kalır yanı yok sadece ihtiyaç gidermeye çıkıyor.Anlamış değilim evde bir rehavet havası esmekte.Ne o eski oyunlar kaldı ne de sevgi gösterileri..Sadece akşam yemek saatlerinde biraz hareketleniyorlar.O da yemek kuyruğunda..Ne diyeyim bilmiyorum.Bende dışarıda ki kedi ve köpeklerden medet umuyorum.Çıkıp onlarla oynuyorum.bakarmısınız hallerine...Aşkolsun bobo senin gibi akbaşlar çiftliklerde koyun otlatıyorlar,göz kulak
oluyorlar.Yani ağır işçiler onlar...bir de kendine bak.Bütün kış böyle mi geçecek acaba...